28 Temmuz 2012 Cumartesi

Alacakaranlık 2008


Vizyon Tarihi: 21 Kasım 2008
Yönetmen: Catherine Hardwicke
Senarist: Stephenie Meyer(Roman), Melissa Rosenberg
Süre: 122dk
imdb puanı: 5.3

Oyuncu Kadrosu: 
Kristen Stewart(Bella Swan), Robert Pattinson(Edward Cullen), Taylor Lautner(Jacob Black), Ashley Greene(Alice Cullen)

Benim Puanım: 8.0


Filmle ilgili düşüncem:

On yedi yaşındaki Isabella Swan babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks, Washington’a taşınır. Burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen ile tanışır. Edward’ın ilk başlarda romantizmden uzak durmaya çalışmasına rağmen sonrasında birbirlerine aşık olurlar. Üç göçebe vampir James, Victoria ve Laurent geldiğinde Bella’nın hayatı tehlikeye girer ve Edward’ın ailesi Alice, Carlisle, Esme, Jasper, Emmett ve Rosalie onun hayatını çok geç olmadan kurtarmak için uğraşırlar.

Bu serinin ilk filmi. Sanırım birkaç defa izledim. Bella’nın doğallığıyla, Edward’ın soğukluğuyla, ortamın çamların karanlığıyla film başta zaten sizi kendisine çekiyor. Geriye senaryonun güzelliği ve oyuncuların performansı kalıyor.Alacakaranlık hepsinin birleşimi bir film.

Bana göre Serinin en iyi filmi. Filmde vampirler daha bir asil gösterilmiş, kurtlar ise biraz daha itici. Özellikle Fırtına da beyzbol sahnesi müthiş çekilmiş. Yılın neredeyse bütün günlerinin yağışlı geçtiği Forks kasabasında saf ve temiz bir aşkı anlatan ilk filmi en azından herkes izlemeli.



Edward Makas Eller 1990


Vizyon Tarihi: 14 Aralık 1990
Yönetmen: Tim Burton
Senarist: Tim Burton
Süre: 105dk
imdb puanı: 8.0

Oyuncu Kadrosu: 

Johnny Depp(Edward Scissonhands), Winona Ryder(Kim), Dianne West(Peg)

Benim Puanım: 8.5


Filmle ilgili düşüncem:

Film küçük bir kızın büyük annesine karın nasıl yağdığını sormasıyla başlar. Büyükannenin makaslardan başlamamız gerek cümlesi bana ne alaka bu kadın bunamış herhalde diye düşündürdü. Ama filmin sonunu görünce “vay arkadaş nasıl sağlamış helal olsun” dedim evet bunu dedim. Yaşlı kadın Edward'ın hikâyesini anlatmaya başlar. Bir mucit Edward'ı buluşunun bir parçası olarak yarattıktan sonra ona can vermek ister fakat ellerini tamamlayamadan önce mucit ölür. Edward biri gelip onu buluncaya kadar yalnız yaşamaya mahkumdur.

Film başlarken ki o inanılmaz müzik bir an sizi filmin içine çekiyor. 90 yapımı olmasına karşın kendini izlettirebilen bir film. Johnny depp müthiş, tek kelimeyle harika oynamış. Konu 2012li yıllara göre saçma gelse de o döneme bakıldığında gayet başarılı ve ilgi çekici. Bir olumlu tarafı da filmi yeni izleyecekseniz Amerika’nın 90lı yıllarını izleme fırsatı bulacaksınız

Bu filmi bir ay önce izledim ve şu an aklımda sadece Edwardın ağaçları budaması ve avonun iyi reklamının yapılması kaldı.

Filmin beni şaşırtan diğer bir yönü ise bu çoğu filmde oluyor Amerikalıların bu olağandışı olayları rutinmiş gibi göstermeleri. Adamın elleri makas ama kadın hiç şaşırmıyor.

Sonuç olarak filmin başını dikkatli izleyen, sonu ile müthiş bağlanmış. Herkesin izlemesini tavsiye ediyorum. İzlemekten asla pişman olmayacağınız bir film.

Bin Kelime / Kelimeler Yetmez 2012


Vizyon Tarihi: 9 Mart 2012
Yönetmen: Brian Robbins
Senarist: Steve Koren
Süre: 91dk
imdb puanı: 5.6

Oyuncu Kadrosu: 

Eddie Murphy(Jack McCall), Kerry Washington(Carolin McCall), Cliff Curtis

Benim Puanım: 6.5


Filmle ilgili düşüncem:

Jack bir Simsar yani ticari işlerde aracı olup payını alan komisyoncudur. Ağzı iyi laf yapan ve diliyle para kazanan tiplerden. Böyle adamlar başarılı oldukça daha bir egoist ve kendini beğenmiş olur. Jack 'te etrafındakileri dinlemeyen, sadece kendisi konuşan bir adam.

Ve bu adama 1000 yapraklı ağaç = 1000 söz verirseniz? ve bu yaprakların hepsi dökülünce ölecek. Artık Amerikalıların hikaye bulmakta epey güçlük çektikleri anlaşılıyor. Çok basit bir konusu var, 8 yaşındaki bir çocuğun hayal gücüyle kaleme alınmış gibi. Filmi güzelleştiren tek şey Eddie Murhpy. İnanılmaz oynamış.

Filmin son bölümü "insanlara ne söylediğinizi unutturabilirsiniz ama onlara nasıl hissettirdiğinizi unutturamazsınız." cümlesinden ilham alınmış gibi. Konu basit ama verdiği güzel mesajlarla izlemeye değer.

Filmden bir kaç güzel not:

* 3 şey uzun süre saklı kalmaz. +Güneş  +Ay  +Gerçek
* O kadar hızlı yaşıyoruz ki içinde bulunduğumuz hayatı ıskalıyoruz.
* Bütün iyi kitaplarda ihtiyacın olan ilk 5 ve son 5 sayfadır. Savaş-Gebelik-Yalnızlık / Savaş biter-Bebek büyür-Yeni biriyle yeni hayata başlanır.


26 Temmuz 2012 Perşembe

Aşk Mektupları 2010


Vizyon Tarihi: 14 Mayıs 2010
Yönetmen: Gary Winick
Senarist: Jose Rivera
Süre: 105dk
imdb puanı: 6.3

Oyuncu Kadrosu: 

Amanda Seyfried(Sophie), Garcia Bernal(Victor), Christopher Egan(Charlie), Vanessa Redgrave(Claire)

Benim Puanım: 6.9


Filmle ilgili düşüncem:

Orjinal adı "Juliet'e mektuplar". Filmi izleyince anlayacaksınız ki juliet'in sekreterleri altı çizilesi bir bölüm. Film, ABD'de yaşayan işi haberlerin doğruluğunu denetleyen bir haber dedektifi olan Sophie ve İtalyan Restaurantı açmak isteyen sevgilisi Victor'un İtalya'ya evlilik öncesi balayıya gitmesiyle başlıyor.

Basit ama ilginç konusuyla ilk defa karşılaştığım bir film. Ben izlerken hoş vakit geçirdim. Filmin yarısına kadar aradaki bağlantıları kafanızda kurmaya çalışıyorsunuz ve bağlantıları kurduğunuzda filmin sonunu da tahmin etmek zor olmuyor.

Filmin bazı yerlerinde filmden kopup İtalya'nın doğal güzelliklerinin ve insanlarının bize, Türklere ne kadar benzediğini düşündüm. Yani o kadar sürükleyici bir film değildi.

Ama bu film bana iki şey öğretti:

İlki Aşka saygı duymayı..
İkincisi ise kadınların kararlarının çabuk değiştiğini, sürekli ilgi alaka beklediklerini ve kafasında bitirmişse artık geri dönüşü olmadığını..

Başrolün olmasa bile yan rolün güzel bir aşk hikayesini anlatıyor. Romantik film sevenlere tavsiye edebilirim..



24 Temmuz 2012 Salı

3 idiots 2009


Vizyon Tarihi: 24 Aralık 2009
Yönetmen: Rajkumar Hirani
Senarist: Rajkumar Hirani
Süre: 170dk
imdb puanı: 8.3

Oyuncu Kadrosu:

Aamir Khan(Rancho), Kareena Kapoor(Pia), Boman İrani(Virüs), Sharman Joshi(Raju), Javed Jaffrey(Farhan)

Benim Puanım: 10 / 9


Filmle ilgili düşüncem:

Şimdi bitti sıcağı sıcağına yazıyorum, parça parça izleyerek 3 günde bitirdim filmi. Açıkçası film Hint filmi olduğundan ve bizde amerikan filmlerine aç olduğumuzdan beklettim filmi. Adı da pek ilgimi çekmemişti zaten ama filmi tavsiye eden arkadaş sayısı arttıkça izleyeyim dedim.

İnanılmaz bir film. Açık ve net olan bir şey var ki film eğlendiriyor abi. Türk komedisi diye geçinen filmlere taş çıkartır. Amerikan filmleriyle yarışabilecek nitelikte. Komedi, dram, aşk, macera her duyguyu içinde barındırmakla kalmıyor, tüm duyguları içinizde hissettiriyor. Espriler çok kaliteli. Başrole ayrı bir parantez açmak gerekir (Filmden sonra oyuncuları araştırırken farkettim ki Aamir khan burada mühendislik öğrencisini oynarken 44 yaşındaymış. Gözlerime inanamadım bir kaç yerden daha kontrol ettim ama doğru) mimik abidesi, harika oynamış.

Filmin sonlarına doğru o kadar mühendisliği ön planda tuttular acaba kullanmayacaklar mı? iyi malzeme çıkar diye beklerken, müdürün kızının doğum sahnesiyle mühendislik ve pratik çözümler arasındaki bağ on numara olmuş. Film güldürmenin yanında çok anlamlı mesajlar veriyor. Bu filmde durdurarak tekrar tekrar izlediğim filmler arasına girdi. Herkese Tavsiyemdir, kesinlikle izlenmeli.

Filmden küçük bir öğüt:

- Tutkunu mesleğin yapmalısın. (Fotoğrafçı olmak isteyen bir mühendislik öğrencisinin babasına sözü)


23 Temmuz 2012 Pazartesi

Ben 4 Numara - 2011

Vizyon Tarihi: 25 Mart 2011
Yönetmen: D. J. Caruso
Senarist: Miles Millar
Süre: 109dk
imdb puanı: 6.1

Oyuncu Kadrosu:

Alex Pettyfer(4 Numara), Timothy Olyphant(Henri), Teresa Palmer(6 Numara), Dianna Agron(Sarah Hart)

Benim Puanım: 10 / 6.5


Filmle ilgili düşüncem:

Walt Disney yazısını ben filmin sonunda gördüm. Neden başta olmadığını ise film bittikten sonra anladım. Herhalde beklentiyi yüksek tutmak istemediler. Gençlik temalı bir fantastik film. Başka dünyadan gelen ve sayıları azalmış iyi uzaylıların dünyada saklandığı, kötülerinse onları öldürmek için dünyaya geldiği bir konu üzerine yapılmış film. Konu basit ancak yapım ekibi konuyu kendileri dahi anlamamış olacak ki kopuk bir film. Sadece sonuca götürmek, para kazanılmak amacıyla genç oyuncuların yeteneklerini sergileyebileceği bir film yapılmak istenmiş. Ben beğenmedim.


Sihirbazın Çırağı 2010

Vizyon Tarihi: 16 Temmuz 2010
Yönetmen: Jon Turteltaub
Senarist: Lawrance Konner
Süre: 109dk
imdb puanı: 10 / 6.4

Oyuncu Kadrosu:

Nicholas Cage(Balthazar), Jay Baruchel(Dave), Monicca Bellucci(Veronica), Teresa Palmer(Becky)

Benim Puanım: 10 / 7


Filmle ilgili düşüncem:

Az önce izledim güzel film, modern sihirbazlık adına güzel şeyler anlatılmış. Geçmiş dönem sihirbazlık hikayelerinden öte gerçekçilikten uzakta fantastik bir havası var. Bir şeyler uçarken, yıkılırken kimse etkilenmiyor mu diye soruyorsunuz kendinize. Birde filmde bir boşluk hissediyorsunuz tamam sihirbaz ama yaptıklarının sınırı yok mu? Balthazar herşeyi yapabilecekmiş gibi duruyor. Dave ise filmin adının kendi üzerine kurulu olmasına karşın sihirbazın çırağı olarak fazla ön planda değildi bana göre. Görsellik azdı ve olaylar olağanüstü olmasına karşın şaşkınlık havası pek fazla yoktu. Mesela kim sihirbazla karşılaşır da bunu normalmiş gibi karşılar. Tipik Nicholas Cage filmleri; baş yapıt değil ama izlerken sıkılmazsınız.


22 Temmuz 2012 Pazar

Görevimiz Tehlike 4 - 2011


Vizyon Tarihi: 23 Aralık 2011
Yönetmen: Brad Bird
Senarist: Josh Appelbaum
Süre: 157dk
imdb puanı: 7.4



Oyuncu Kadrosu:

Tom Cruise(Ethan Hunt), Jeremy Renner(William Brandt), Simon Peg(Benji Dunn)

Benim Puanım: 10 / 7.3


Filmle ilgili ne düşünüyorum:

Tipik görevimiz tehlike filmlerinden; aksiyonu bol, merak uyandırıyor, gözünü kırpmıyorsun. Ama Sana hiç bir şey katmıyor. Arkada Amerikan bayrakları yok şaşırtıcı, ülke tanıtımları yapılıyor sadece ülkeleri görmüş oluyorsun ve burj halifeye detaylı bir şekilde inceleme şansın oluyor.

Ancak dikkatli izlerseniz Dubai, Mumbai ya da Rusya hiçbirinde başrol oyuncusunun arkasındaki insanlar belirgin değildir, siliktir. İyi ve mutlu insan görünmüyor. Fakat filmin bittiği sahne Seattle(ABD) mutlu, huzurlu, ışıl ışıl bir yer olarak gösterilmiş. Şahsen ben orada olmak istedim :)

Kısaca bu seri ne kadar uzatılmak istenilirse o kadar uzatılır ve izlenir.



Hugo - Hugo Cabret 2011


Vizyon Tarihi: 2 Aralık 2011
Yönetmen: Martin Scorsese
Senarist: John Logan
Süre: 157dk
imdb puanı: 7.8

Oyuncu Kadrosu:

Asa Butterfield(Hugo Cabret), Ben Kingsley(Georges Méliès), Chloë Grace Moretz(Isabelle), Sacha Baron Cohen(Müfettiş), Jude Law(Hugo'nun babası)

Benim Puanım: 10 / 8.5


Filmle ilgili ne düşünüyorum:

Hugo sinema tarihinin oluşumunu görmek açısından müthiş bilgilendirici bir film. Filmi ilk defa izleyecekseniz bu cümlelerime şaşırabilirsiniz. Çünkü saatlerin fazlaca gösterildiği bir filmle karşılaşıyorsunuz. Evet yoğun ama bu hugonun işi bunu bilerek izlerseniz sıkıntı olmaz. Görüntü kalitesi mükemmel. Sizi farklı bir Paris'e götürümesi de çok hoş bir izlenim bırakıyor.

Mekanik ve dulgusallık arasındaki bağda güzel kurulmuş. Genel olarak konunun farklı, görüntü kalitesinin de güzel olması filmi izlemek için ilk adımı atmanıza yeterli. Oscar konusundaki düşüncem ise fazla olmasa da en azından Artist'ten daha fazla hakeden bir filmdi.



Kadın Kokusu 1992


Vizyon Tarihi: 23 Aralık 1992
Yönetmen: Martin Brest
Senarist: Giovanni Arpino
Süre: 157dk
imdb puanı: 7.8

Oyuncu Kadrosu:

Al Pacino(Albay Frank Slate), Chris O’Donnell(Charlie), James Rebhorn(Mr. Trask)

Benim Puanım: 10 / 9


Filmle ilgili ne düşünüyorum:

Herhalde Sinema isminde bir adam vardı, filmlerde onun eseriydi. Eğer böyle bir şey olsaydı Al pacino kesinlikle onun oğlu olurdu. Kör olmuş emekli bir albayı canlandıran Al pacino o kadar iyi oynamış ki rolünü, konusu ne kadar bu döneme göre sıradan gibi gelse de acaba ondan ne gibi hayat dersi kapabilirim düşünceleri ile sürekli durdurup tekrar tekrar izleyip bir buçuk saatlik filmi iki-iki buçuk saatte izliyorsunuz. Ve insanın neden en akıllı varlık olarak anıldığına şahit oluyorsunuz.

Sadece Al pacino için bile izlenebilir bir film. Rolün bu kadar hakkını veren bu adam sırf bu rol için 6 ay körler evinde yaşamış ve film çekimi boyunca hep bir noktaya baktığından dolayı filmden sonra gözlerinde oluşan hasar nedeniyle o zamandan beri gözlük kullanıyormuş.

Ayrıca film tangoya başlamak ve başlayamamak arasında kalanlar için Carlos Gardel'in 'por uno cabeza' eşliğinde muhteşem bir tango gösterisi sunuyor. Herkese tavsiye ediyorum. Hayatta kaçırılmayacak bir film.



Ölümcül Takip 2011


Vizyon Tarihi: 6 Mayıs 2011
Yönetmen: Elliott Lester
Süre: 97dk
imdb puanı: 6.1

Oyuncu Kadrosu:

Jason Statham(Sergeant Tom Brant), Paddy Considine(Porter Nash), Aidan Gillen(The Blitz)

Benim Puanım: 10 / 6


Filmle ilgili ne düşünüyorum:

Bence bir an olsun gözlerimizi ayıramadığımız o sürükleyici 'Jason Statham' filmlerine nazaran vasatın altında kalan bir film olmuş. Londra da geçiyor. Jason Statham Alkolik bir polis memurunu canlandırıyor. Ama film sizi bir türlü kendine çekemiyor. Hep bir mesafe ile ve kopuk kopuk izliyorsunuz. Bir sürüklemesi, alıp götürmesi yok. Aksiyon filmlerini severim ama bana göre sıkıcı bir film. İzlediğinizi soranlara izledim demek için izleyebilirsiniz :)



Açlık Oyunları 2012

Vizyon Tarihi: 23 Mart 2012
Yönetmen: Gary Ross
Süre: 1sa 42dk
imdb puanı: 7.6

Oyuncu Kadrosu:

Jennifer Lawrance(Kitniss Everdeen), Josh Hutcherson(Peeta Mellark), Woody Harrelson(Haymitch Abernathy), Elizabeth Banks(Effie Trinket), Stanley Tucci(Caeser Flickerman)

Benim puanım 10 / 7


Filmle ilgili ne düşünüyorum:

Film başroldeki kızın üzerine kurulmuş, kızın oyunculuğu güzel ama filmle ilgili epey eksik var. Öncelikle kamera çekimleri çok acemice, orman yatay çekiminde insanın başını döndürüyor, tüplerden çıktıktan sonraki kavga sahnesi çok amatörce çekilmiş kimin kimle kavga ettiği belli değil. Bazı yerler kopuk 2 numaralı mıntıkalı çocuk fazla ön planda ancak son sahnede az rol almış. Başkan yardımcısı rolündeki adama ne oldu açıklayıcı olunmamış. Sonu iyi bir son değildi, ayrıca insanlar arası uçurumları göstermeleri güzel fakat zenginlerin o tiplerde olmaları saçma geldi bana. Oyunlarda açlık biraz daha ön planda olabilirdi. Aç kalmışlığın verdiği psikolojik bozukluklar, yaşanan travmalar ön planda tutulabilirdi. Şahsen ben açlık namına birşey hissetmedim. Olumlu yanlarından akılda kalanı ise kitaptaki herşeyi anlatmış. Para kazanmak adına yapılmış bir film izlenimi bıraktı bende.

Kısacası bu kadar eleştirinin sebebi filmden beklentinin yüksek olmasından dolayı, film idare eder, daha iyi olabilirdi.


Merhaba blog

Buraya izlediğim filmleri ve filmler hakkındaki düşüncelerimi yazacağım. Hem ben izlediğim filmleri unutmamış olacağım hemde film izlemek isteyipte hangi filmi izleyeceğine karar veremeyenlere yardımcı olacağım..