30 Ağustos 2013 Cuma

Hızlı Ve Öfkeli VI

Vizyon Tarihi: 24 Mayıs 2013
Yönetmen: Justin Lin
Senarist: Chris Morgan, Gary Scott Thompson
Süre: 130dk
imdb puanı: 7.3

Oyuncu Kadrosu:
Vin Diesel (Dominic Toretto), Paul Walker (Brian O'Conner), Dwayne Johnson (Hobbs), Luke Evans (Owen Shaw)

Benim Puanım: 8.2



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Dom ve Brian'ın Rio soygunu oldukça kilit bir ismin çetesini çökertip, ekibe 100 milyon dolar kazandırdığından beri, paraya para demeyen kahramanlarımız dünyanın tadını çıkartıyordu. Fakat bir yandan da eve dönmek ve kaçmadan, saklanmadan yaşamak arzusu içlerini kemiriyordu. Ne kadar çok paraları olsa da, aileden ve yuvadan uzak hayat bir süre sonra zor gelir. Bu arada Hobbs dünyada 12 ülkeye yayılmış bir suç organizasyonu araştırmaya başlar. Bu örgüt her biri birer ölüm makinesi olan paralı askerlerden oluşmaktadır; ve örgütün ikinci lideriyse Dom’un öldüğünü sandığı eski aşkı Letty’den başkası değildir! Adamlarla kapışmanın tek yolu onları kendi seviyelerine yani sokaklara çekmektir.

Hobbs, Dom'a takımını Londra'da yeniden toplamasını teklif eder, karşılığındaysa haklarındaki tüm dava dosyaları ve suçlamalar düşürülüp eve geri dönmeyi, ailelerine kavuşmayı vaat eder.

----------------------------------------------------

“Hızlı arabalar.. Güzel Kadınlar.. Büyük macera.. Kim böyle bir teklife hayır diyebilir?”


Araba yarışları genel itibari ile erkeklere hitap ediyordu fakat bu filmde bunu aşmışlar. Filmi izlemeden önce serinin önceki filmlerini de izlemenizi tavsiye ederim ve bence serinin en güzel filmi olmuş.

Film, 2003 yılında Tokyo’da çekilen serinin 3. filminden öncesini anlatıyor hala. Hala diyorum, Çünkü filmi izlemeye başlamadan önce bütün izleyiciler gibi bende Tokyo’ya ne zaman bağlayacaklar artık diyordum.

Önce son filmden bahsedeyim; diğerlerine nazaran içinde sadece yarışı barındırmıyor. Bu sefer yarışçılar polisin yanındalar ve karşılarında akıllı bir suçlu var. Bu filmi güzel kılıyor ve sonu bir türlü gelsin istemiyorsunuz.

Finali ise tek kelimeyle harika. Daha da önemlisi sonu ayrı güzel. Çünkü 7. film nihayet Tokyo’ya bağlanıyor ve Aksiyon filmlerinin aranılan ismi Jason Statham da kadroya dahil oluyor.

Fazla söze gerek yok, herkes izlemeli. 7. filmi de merakla bekliyoruz.


Uzun Hikaye

Vizyon Tarihi: 12 Ekim 2012
Yönetmen: Osman Sınav
Senarist: Yigit Güralp, Mustafa Kutlu
Süre: 125dk
imdb puanı: 7.6

Oyuncu Kadrosu:
Kenan Imirzalioglu(Ali), Tugçe Kazaz(Münire), Mustafa Alabora(Başkan), Altan Erkekli(Emin Efendi), Ushan Çakır(Mustafa)

Benim Puanım: 7.5



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Bulgar Ali küçük yaşta yetim kaldıktan sonra Pehlivan dedesi Süleyman ile Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen bir Balkan göçmenidir. Ali'yi dedesi mert ve eşitliğe inanan bir insan olarak büyütür. Delikanlılık yıllarında aşık olduğu Münire'yi ailesi ona vermeyince kaçıran Ali'nin hayatı bundan sonra sevdiği kadınla birlikte tren istasyonlarını arasında kasaba kasaba gezip, nerede tutunabilirse orada yaşayarak geçer. Bu arada Mustafa adında bir de oğulları olur.

Fakat geçimini daktilo bilgisi, katiplik, muhasebe kaydı tutma gibi işlerle kazanan Sosyalist lakaplı Ali haksızlığa katlanamayan kişiliği nedeniyle, en basit eşitlik istediği kasabadan dahi bencil ve çıkarcı insanların kumpası nedeniyle kovulur. Bu arada Mustafa da büyümekte ve kendi hikayesini oluşturmanın peşindedir...

----------------------------------------------------

Kenan İmirzalioğlu’na parantez açarak başlıyorum. Gerçekten rolüne çok yakışmış ve böyle farklı bir rolün üstesinden başarıyla kalkmış. Ayrıca Tuğçe Kazaz ciddi anlamda beklentilerin üzerinde bir oyunculuk göstererek harikalar yaratmış.

Filme geçmek gerekirse; çok ses getirdi, genel olarak ağlayanlar oldu, uzun süredir gündemi meşgul ediyordu. Benim ilk çıktığında izlemeye vaktim olmadı. Şuan bitirdim ve izlemeye başlayınca Will Smith’in “Umudunu Kaybetme” filmini anımsattı bana.

Konusuyla, oyuncularıyla ilgi çekiciydi. Anlatmak istediklerini birebir anlattı.  Ama dedikleri gibi uzun hikayeydi ki izleyici sıkılmasın diye kısalta kısalta çekilmiş.

Şaka bir yana filmin tek eleştireceğim noktası bir sonu yok. Kopuk kopuk ilerliyor. Bu sadece final kısmı için geçerli değil. Mesela çocuğun hasta arkadaşının aşık olduğu kız ne oldu? Filmin sonunda babaya ne oldu? İnsanın aklında hep bu sorular birikiyor birikiyor izleyici finalde bir açıklama bekleyip rahatlamak istiyor ama bulamıyor. Onu da başarmış olsalar tadından yenmeyecek bir film olurdu. Yine de Osman Sınav’ı tebrik ediyorum.

İzlemenizi tavsiye ederim anlatmakla bitmez uzun hikaye be arkadaş..


Felekten Bir Gece III

Vizyon Tarihi: 20 Mayıs 2013
Yönetmen: Todd Phillips
Senarist: Todd Phillips, Craig Mazin
Süre: 100dk
imdb puanı: 6.0

Oyuncu Kadrosu:
Bradley Cooper (Phil Wenneck), Zach Galifianakis (Alan Garner), Ed Helms (Stu)

Benim Puanım: 7.8



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Kurt sürüsünün Bangkok'u birbirine kattığı o meşhur gecenin üzerinden iki yıl geçmiştir. Phil, Stu ve Doug evlerinde kendi hallerinde, dertsiz ve 'olaysız' biçimde yaşamaktadırlar. Eski dosyalar kapanmış, dövmeler lazer ışınlarına teslim edilmiştir. Bela paratoneri Leslie Chow ise Tayland’da bir hapishanededir. Sürünün 3 erkeği neredeyse normal bir hayat sürerken, pek tabii Alan bu durumdan hiç memnun değildir.

Belalı gecelerden sonra Alan ilaçlarını almayı bırakmış ve kendisini doğasına bırakmıştır ki bu Alan için, sınırsız, sağduyusuz, filtresiz bir haya demektir! Kişisel bir krizin ortasına düşen kahramanımız en sonunda yardım almaya karar verir ama en önemli sorumluluk en iyi 3 dostunun omzundadır!

----------------------------------------------------

“İlk filme tek kelimeyle bayıldım. 2. film harikaydı. Filmin sonunda ki fotoğraflar ise bu kadar gerçekçi olamaz.”


Böyle olunca insanlar 3. filmi merakla bekliyor. Fragmanlar dönmeye başlayınca ve her şeyin başladığı yer Las Vegas’a dönülünce işte aradığımız bu dedim.

Bu sefer farklı; bekarlığa veda eden kimse yok. Alan’ın babası ölüyor ve Alan’ı bir kliniğe yatırmak üzere arkadaşları yola çıkıyor. Tabii ki herkes filmi izlerken Çinli Chow nerede diyor ve film bu noktadan sonra hareketleniyor.

Yönetmen Todd Phillips’in sevdiğim yönü izleyiciyi şaşırtmasını iyi biliyor ve esprileri çok kaliteli. Ama maalesef Phillips’in aksiyon yönetmenliğine arzu duyması filmin o komedi havasını aksiyona dönüştürmüş. İlk filmiyle marka olan Hangover pazarlama stratejilerinin kurbanı olmuş.

Doug kaçırılıyor ve muhteşem 3’lü Chow’u arıyorlar. Açıkçası ilk iki filmle kıyaslanamaz. Bütün komedi Alan ve Chow üzerine oturtulmuş ve bu artık rahatsız edici bir durum haline gelmiş. İzleyicide ki büyük beklenti karşılıksız kaldı. Vakit kaybı değil, izleyicinin hoş vakit geçirmesini sağlıyor fakat serinin en kötüsü. Filmin sonunda Alan evleniyor.

Umarım 4. film olur ve Alan’ın bekarlığa veda partisini konu edinirler ve o aradığımız tat geri gelir. İyi seyirler..


Kelebegin Rüyası

Vizyon Tarihi: 22 Şubat 2013
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Senarist: Yılmaz Erdoğan
Süre: 138dk
imdb puanı: 7.7

Oyuncu Kadrosu:
Kıvanç Tatlıtuğ (Muzaffer Tayyip Uslu), Mert Fırat (Rüştü Onur), Belçum Bilgin (Suzan Özsoy), Yılmaz Erdoğan (Behçet Necatigil)

Benim Puanım: 8.5



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken, bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar. Ayakları üzerine yeni kalkan genç Cumhuriyet, bir yandan modernleşme çabasındayken, aynı yıllarda Avrupa'da da çetin bir savaş yaşanmaktadır. Belediye Başkanı'nın kızı Suzan'ın Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, çevrenin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer'in hem kendi gelecekleri, hem de dünyanın gidişatı hayra alamet değildir...

----------------------------------------------------

Filmle ilgili genel düşünce: “Güzel film ama çok uzun arkadaş.”


Evet, katılıyorum film uzun. Bu filmi şansınız varsa sinema da izlemenizi tavsiye ediyorum. Sadece filme odaklanmanız gerekiyor yoksa film sizi kucaklamıyor.

Filmin sonu şöyle olsaydı şunu yapabilirlerdi demek istemiyorum çünkü gerçek bir hikaye anlatılıyor ve kimsenin hayatı filmler gibi heyecan verici değildir.

Film görüntü kalitesi, oyuncu seçimleri ve anlatıldığı dönemin mekan ve dış güzelliklerini yansıtmasıyla Türkiye kalitesinin üzerinde olmuş. İzleyici kısa olmasını bekliyor, can alıcı şiirler istiyor çünkü şairlerin okuduğu şiirler çoğu zaman anlaşılmıyor evet bunlar yok ama filmi beğendim. Bence Türkiye’nin ey iyi filmleri arasında yerini aldı.

Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat’ın oyunculukları mükemmel. Size o hissi veriyorlar. Filme odaklanabilirseniz sonuna kadar kesintisiz izleyip sonuyla birlikte içinize oturan bir film olmuş. Keşke bu kadar uzun olmasının yanında can alıcı kısımları kısa kısa atlamayıp uzatsalardı daha güzel bir film olabilirdi.

Herkese tavsiyem; kesinlikle izleyin ama yalnız izleyin.


Matrix

Vizyon Tarihi: 31 Mart 1999
Yönetmen: Andy Wachowski, Lana Wachowski
Senarist: Andy Wachowski, Lana Wachowski
Süre: 136dk
imdb puanı: 8.7

Oyuncu Kadrosu:
Keanu Reeves (Neo), Laurence Fishburne (Morpheus), Carrie-Anne Moss (Trinity), Hugo Weaving (Ajan Smith)

Benim Puanım: 9.3



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Bir yaşanan gerçek vardır, bir de yaşananın ötesinde olan gerçeklik... Biri rüya, diğeri ise Matrix! Neo,son derece tehlikeli bir adam olan Morpheus’un gerçeği bildiğine inanmaktadır. Bir gece Neo, kendisini başka bir dünyaya götürebilecek güzel yabancı Trinity ile tanışır. Bu kızın götüreceği dünyada, Neo Morpheus’u bulacak ve Matrix hakkında bir şeyler öğrenecektir. Neo, Tam olarak kavrayamadığı şeylerin yaşamını kontrol ettiğini biliyor.. Nedir bu Matrix?

----------------------------------------------------

“Doğru olan nedir? Herkes özgürlük ister fakat az pişmiş bir biftek dururken pirinç lapası yemek.. Matrix’ten kaçmak sizce de mantıksız değil mi?”

***

Dünyayı kasıp kavuran filmi izlemek sonunda bana da nasip oldu. Hakkında çok fazla şey duydum fakat bekledim. Alacağım ilk tadı en anlayabilir zamanıma erişebilmesi adına 10 yıl bekledim.

Öncelikle şunu söylemeliyim; Avatar’ı ve İnception’u bu filmden önce izlediğimden dolayı kafam hep ikisini kıyasladı. 1999 yapımı olunca ve 2013 yılında izleme fırsatı buluyorsanız kasetlerle işlem yapmaları biraz komik geliyor. Bir ara Gora aklıma geldi hatta sonra düşündüm ki filmi çekildiği dönemin gözüyle değerlendirmeliyim.

Gerçekten kusursuz bir film.Wachowski kardeşlerin hayal gücü beni ciddi anlamda zorladı. Film başta bir anlaşmazlık yaşatıyor ama ortasına doğru düğümler tek tek çözülüyor ve film bittikten sonra dünyaya bakış açınız değişiyor.

Kafamdaki tek soru işareti ise Matrix’te bulunmayan yani gerçek evrenin insanlarının yaşam biçimi; koloni halinde yaşamaları, giysileri gibi detayları yadırgadım, zihnim kabul etmedi. İçimden bir yerde bir yanlışlık var dedim.

Her şeye rağmen kesinlikle ve kesinlikle izlenmeli..


Ucuz Roman

Vizyon Tarihi: 14 Ekim 1994
Yönetmen: Quentin Tarantino
Senarist: Quentin Tarantino, Roger Avary
Süre: 154dk
imdb puanı: 9.0

Oyuncu Kadrosu:
John Travolta (Vincent Vega), Uma Thurman (Mia Wallace), Samuel L. Jackson(Jules Winnfield), Bruce Willis (Butch Coolidge)

Benim Puanım: 8.9



Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Travolta, Bruce Willis, Harvey Keitel, Samuel L. Jackson, Uma Thurman ve sayısız ünlü oyuncu, Tarantino imzalı bu popüler kültür başyapıtında bir araya geliyorlar.Filmde Honey Bunny ve Pumpkin, hayatlarına biraz hareket katmak isteyen genç ve birbirine aşık bir çift küçük soyguncudur. Öteyandan, iki kaşarlanmış gangster, Vincent Vega ve Jules, günlük işlerinden biri olarak, patronlarına ödemeyi geciktiren bir kaç sahetekar genci vurmaya giderler. Vincent patronun güzel ve genç karısına bebek bakıcılığı yapmakla da görevlendirilirken ortağı suç yaşamına son vermeye karar verir. Cesur bir boksör ise para karşılığı hile yapmayı reddederek şehirden kaçar. Kader bu aykırı tipleri muhteşem bir şekilde bir araya getirecek, yollarını kesiştirecektir.

Ucuz Roman, o yıl tam 7 dalda Oscar'a aday gösterilmiş ve En İyi Orijinal Senaryo Oscarı'nı almıştır. Ayrıca 1994 Cannes Film Festivali'nde en iyi film ödülü olan Altın Palmiye Ödülü'nün de sahibidir.

----------------------------------------------------

''Erdemli adamın yolu, bencillerin insafsızlıkları kötü insanların zulmüyle sarmalanmıştır; ancak merhamet ve iyi niyet adına karanlıklar vadisinde zayıf olana rehberlik eden kişi kutsanmıştır; çünkü kardeşinin gerçek hamisi ve kayıp çocukların kurtarıcısıdır o. kardeşlerimi zehirlemeye ve yoketmeye kalkışanlardan intikamımı mutlaka alacak ve onları büyük bir öfke ve güçle vuracağım ve senden intikam almaya geldiğimde adımın tanrı olduğunu anlayacaksın.''

***

Filmin Uma Thurman’lı kapağını her yerde görüyordum. Dün izlemeye karar verdim. Kadro harika artık böyle filmler yok ve bu kadar ünlü isim sizi bu filmi izlemeye itiyor.

Filmi herkes gibi bende çok beğendim. Tarantino filmleri zevkli oluyor, sıkmıyor. Olayları ustalıkla işliyor, sizi zora sokmuyor. Ben eski filmlerden ayrı bir tat alıyorum. Çünkü her kesimden izleyicinin anlayabileceği şekilde çok açık anlatılıyor. Bu kadar kanın içerisinde dahi komedi var ve sizi gerçekten güldürüyor. Oyunculuklar ile ilgili bir şey söylemek haddime değil ama izlerken hissediyosunuz filmdeki yetenekleri, kaliteyi.

Filmin sonun çok beğendim. Kanlı bir film fakat izlerken gerçekten keyif aldım. Film bölüm bölüm anlatılıyor ve parçalar birbirine çok güzel bağlanmış. Filmin öğretici bir yanı da var. Ayrıca dünyaca ünlü isimlerin garsonluk yaptığı restauranta bayıldım.

İzlemediyseniz hadi durmayın artık kesinlikle izleyin derim..


Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda

Vizyon Tarihi: 14 Şubat 2013
Yönetmen: Erol Özlevi
Senarist: Aslı Zengin, Ceren Asla
Süre: 110dk
imdb puanı: 5.4

Oyuncu Kadrosu:
Engin Altan Düzyatan (Cem), Sinem Kobal (Didem), Sedef Avcı (Esra)

Benim Puanım: 5.5


Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

Esra, heyecanla evlilik hazırlıkları yaparken, en yakın arkadaşı Didem de kızlar arasındaki tek bekar kişi olarak kalmaktan dolayı panikler ve sevgilisi  Cem'i evliliğe ikna etmek için çeşitli taktikler uygulamaya başlar. Didem evlenme teklifi beklerken, Cem yeni filminde başrol oynadığı Gözde'yle (Özge Ulusoy) tanışır ve filmine konsantre olur.  Bunun üzerine kıskançlık krizlerine giren Didem, Cem'i yakın  takibe alır. Bu takip esnasında erkeklerin  Antalya "Adam&Eve Otel"de bekarlığa veda partisinde olduklarını öğrenir.

----------------------------------------------------

Filmin genel özeti ile başlayayım: Romantik desen değil, komedi hiç değil, hiçbir kesime hitap etmeyen anlamsız bir film. Tam bir fiyasko.

Böyle filmlerde olmazsa olmazlar güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, aşk, tutku, ihtirastır bu konular yabancı yönetmenlerde çok akıcı ve sürükleyici anlatılabiliyor ama bu filmin genel havasında o çekimserliği hissediyorsunuz; acaba geleneklerimize yanlış mı havasında bir film olmuş. Oyuncular inandırıcı değildi. Filme kendimi kaptıramadım, o havaya giremedim.

Aslına bakarsak romantizmden çok komedi filmi olmalı fakat içinde komik oyuncudan eser yok. Jest ve mimikleri ile güldüren, tebessüm ettiren bir oyuncu bile bulamadım.

Filmin sonu tahmin edilebiliyor. Bu normal olabilir ama film içi sahneler dahi nereye gideceği belli. Filmi bırakıp biraz sonra şu gelir, şöyle der diyorsunuz. Çok kalıplaşmış ve dışına çıkılamamış. Kabul ediyorum romantik komedi filmlerde tarzı uç şeyler yapamazsınız ama buna rağmen kötüydü. Karakterler de kalıplaşmış yani bekarlığa veda partisinde kim olur diye sorsan aynı castı oluşturursunuz.

Sonuç olarak film beni şaşırtmadı, en azından hoş bir tat bırakmasını beklerdim.
Keyif almadım.