Yönetmen: Yasemin Samdereli
Senarist: Yasemin Samdereli, Nesrin Samdereli
Süre: 101dk
imdb puanı: 7.2
Oyuncu Kadrosu:
Vedat Erincin (Hüseyin Dede), Lilay Huser (Fatma Nine),
Aylin Tezel (Canan), Rafael Koussouris (Cenk)
Benim Puanım: 7.9
Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:
Ben kimim ve neyim – Almanmı
yoksa Türkmü?” Bu soruya altı yaşındaki Cenk ikilem arasında kaldığı için
kendisine soruyor. Kimse onu futbol takımına almak istemiyor. Ne Türkler ne de
Almanlar. Cenk’i teselli etmek için 22 yaşında olan kuzeni Canan dedeleri Hüseyin’in
hikayesini anlatıyor. 60’li yılların sonunda bir Türk işçisi olarak Almanya’ya
gelmiş, sonra da eşini ve çocuklarını yanına aldırmış. O zamandan bu yana çok
zaman geçmiş ve Almanya onların yeni vatanı olmuş. Bir akşam aile fertleri hep
bir arada iken Hüseyin bir konuşma yapar. Onlara Türkiye’de bir ev aldığını ve
herkesle birlikte es vatanlarına gitmek istediğini söyler. Yalnız birilerinin
aklında bir soru işareti oluşur: Benim gerçek vatanım neresi? Fakat tepkiler
fayda etmez, sonunda bütün aile Türkiye’nin yolunu tutar. Yolculuk hatıralarla,
kavgalarla ve barışla başlar. Ama bu yolculuk hiç beklenmedik biçimde değişir…
----------------------------------------------------
Yasemin ve Nesrin Şamdereli kardeşlerin
birlikte yazıp yönettiği film Almanya'da yaşayan Türk göçmenlerin neredeyse 50
senedir yaşadıkları kimlik bunalımı, asimile olma, entegrasyon ve uyum
sorunlarını beyaz perdeye mizahi bir dille taşıyor.
Profesyonel açıdan detaylara
bakacak olursak; Ailenin nereli olduğu tam belirtilmiyor. Bu da beni daha çok
cezbetti ve bulmaya çalıştım. Plaka 47 Mardin’de geçiyor ama İzmir de çekilmiş,
Almanya dan göç ederken köyden değil, deniz gören gelişmemiş bir mahalleden göç
ediyorlar fakat filmin sonunda gittikleri yer bir köy ve dağın başında. Filmin
başında Canan güneydoğudan olduklarını söylerken filmin sonunda Cenk’in
öğretmeni Cenk’i Kuzeydoğu Anadolu’ya koyuyor.
Canan seslendirme yaparken Leyla
teyze diye bahsettiği karaktere anne diyor ortada bir karmaşıklık var.
Tüm bunları bir kenara bırakırsak
filme bayıldım. Bu konu üzerine hiç film yapılmadı. En büyük sorunlarımızdan
biri sistemsiz, başına buyruk, öğretmensiz, din adamsız Almanya’ya gönderilen
Türkler’in yaşadığı asimile sorunuydu. Herkesin bir yerden bir Almancı tanıdığı
vardır. Tatile geldiklerinde yaşadığımız iletişimsizliği birebir gözler önüne
seriyor. Belki de gurbette yaşayan biri tarafından çekilmeseydi bu kadar iyi
anlatılamazdı.
Oyunculuklar, senaryo her şey
mükemmel. Vedat Erincin harika oyunculuk çıkartmış. Aylin Tezel’in ağzından da
bir kelime olsun Türkçe duymak isterdim açıkçası. Kesinlikle bütün Türklerin
izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum. İyi seyirler..
Filmin sonundan bir kaç not:
+ Bilge bir adam kimiz ya da neyiz
sorusuna şöyle cevap vermiştir:
Biz, bizden önce olan her şeyin,
gözümüzün önünde yaşanılan ve bize reva görülen şeylerin toplamıyız. Biz,
varlıkları kendi varlığımızı etkileyen ve bizimde onların varlığını
etkilediğimiz insanlar ve şeyleriz. Biz, bizden sonra olan ve biz gelmemiş
olsaydık var olamayacak olan her şeyiz.
+ İşgücü çağırdık, insanlar geldi. –
Max Frisch
+ Tekrar karar vermek zorunda
kalsaydık, sadece Türk işçilerini çağırırdık. – Bir Alman Yetkili
Harika bir film. Tebrik ederim.
YanıtlaSilWas machen sie im bad
YanıtlaSilFilm yapim sanirim 2011 yili ben 2020 de izledim kendime yuh diyorum harika bir flimdi kacirmayin
YanıtlaSil