27 Aralık 2012 Perşembe

Takip 2 - Taken 2 2012


Vizyon Tarihi: 5 Ekim 2012
Yönetmen: Olivier Megaton
Senarist: Luc Besson, Robert Mark Kamen
Süre: 92dk
imdb puanı: 6.4

Oyuncu Kadrosu:
Liam Neeson (Bryan Mills), Maggie Grace (Kim), Famke Janssen (Lenore)

Benim Puanım: 5.5


Filmin özeti ve filmle ilgili düşüncem:

İlk filmde Liam Neeson'ın kızını kaçıran ve yine Neeson tarafından öldürülen çete elemanlarından birinin babası, bu sefer intikam için iş ve tatil için İstanbul’a gelen Neeson'ı ve karısını kaçırıyor. Emekli CIA ajanı Bryan Mills de bu sefer kızının yardımıyla bunu yapanları tek tek avlayacak...

----------------------------------------------------

Kusura bakmayın yazıyı biraz uzatacağım. Filmi izlemeden birkaç yorum okudum tabiyki hepsi bizi Arap ülkesi gibi göstermişler eleştirileri. Açtım ve izlemeye başladım. Öncelikle söyleyeyim film İstanbul filmi değil, Eminönü filmi.

Başta eleştirilere katılmadım. Çünkü olmayan bir şeyi göstermemişler Asya ve Avrupa’yı ayıran boğazımız nasıl gerçekse kültürümüzdeki Çarşaflı kadınlar, Eminönü, Mahmutpaşa gibi yerlerde bir o kadar gerçek.

Sonra izledikçe keyifte almaya başladım. Çünkü gerçekte olmadığı kadar çok Türk bayrakları vardı arka planda. Amerikan bayrağına alışkın olan bir toplum için şaşırtıcı ve güzeldi :)

Türk filmlerinde dahi olmayan ezan sesine de yer vermişler. Amerikan filmlerinin beynimize nasıl işlediğinin bir göstergesi bence bu film kendi kültürümüze ne kadar yabancı olduğumuzu görüyoruz.

Fonda çalan Belkıs Özener’den “Ben olayım sevgilim” şarkısı dahi her şey Türkiye’yi anlatıyordu. Bryan ile kızının vapur sahnesi, Asya ve Avrupa’yı anlatması sırasında göğsüm kabardı ve gerçekten bazı doğal değerleri unuttuğumuzu farkettim.

Fakat gelelim insanların kafasında kod oluşturmaya.

1. İkinci bombayı patlattığı sahne hoşuma gitmedi. Normalde orada bir kadının olmaması gerekiyorken başörtülü bir kadının olması ve yere düşmesi bana fazlasıyla bilinçli yapılmış hissi uyandırdı.

2. Megan ve Toyota marka taksiler varken normal hayatta dahi görmemiz nadir olan Eski Mercedes taksiyi kaçırması da geri kalmışlığı vurgulamak içindi sanırım.

3. Murat 124 ü polis arabası olarak kullanmaları ise bana göre son nokta olmuş. Resmen içler acısı bir durum, daha kötüsü olamazdı. O kadar emin söylüyorum ki Türkiye’de bu marka bir polis arabası daha bulamazlar.

4. Her sahnede külüstür arabalar ve çarşaflı kadınlar var. Tarafsız bir gözle izliyorum ama yeter be kardeşim! Türkiye hakkında hiçbir bilgisi olmayan biri şu filmi izleyince ülkeye gelmekten vazgeçer. Benim ülkem bu değil dedim. Ayrıca hiçbir büyükelçilikte bu kadar fazla asker olacağını düşünmüyorum.

BİR DE ŞU GÖZLE BAKIN:

Sadece şunu düşünün Mercedesi değil de arkasındaki Megan taksiyi alsaydı. Polisler hiç kullanmadıkları Muratla değil de; hep kullandıkları Fiat dobloları hatta İstanbul polislerinde epey fazla olan Nissan jukeleri ile takip etselerdi, Çarşaflı kadınların yanına bir iki de gerçekte olan açık bayanlardan koysalardı..
Beyninizde geri kalmışlık görüntüsü oluşabilir miydi?

Oyunculuklardan ve filmin sonundan bahsetmiyorum. Fonda çalan eğlenceli müzikle, daima gülen insanların bulunduğu Los Angeles’ta kumsalda dondurma yiyerek bitiyor.

Film bitince aklıma bir soru takıldı Acaba bu ezan sesi ve Türk bayraklarını sürekli arka planda göstermelerinin ve ön planda da geri kalmışlığın sergilenmesi Türkiye işte böyle bir yeri insanların kafasına oturtmak için mi? Cevabı size bırakıyorum.

Bunların hepsini bir kenara bıraksam dahi filmin tutarsızlığı, 92 dakika da beni çeken sadece 10 dakikalık bir kovalamaca sahnesinin olması, Avrupa yakasında otelden atılan bir el bombasının Anadolu yakasından duyulmasının imkansızlığı. ABD büyükelçiliğinin ben dekorun bir parçasıyım diye bağırması benim gözümde filmin vasatın altında olmasını sağladı. İzlemeyin demiyorum izleyin ve herkese izlettirin ki ülkemizin yabancı eller tarafından yanlış tanıtılmasına engel olun. İyi seyirler..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder